




















“Kuzular için Ağlayan Kurt” hikayesini bilir misiniz?
Böyle bir hikaye var mı yok mu, açıkçası bilmiyorum ama bir de benim kurguladığım hikayeyi dinleyin.
Bizler hikaye dinlerken hep kendimizi hikayenin kaybeden karakteri tarafından bakıp, onun yaşadığı acı olaylara onunla birlikte, yürek burukluğu içerisinde göz yaşı dökeriz. Bu yönümüz nasıl gelişti, yoksa hep doğamızda var mıydı bilemedim!..
Gelelim hikayeye; Kuzular kendi diyarlarında yeşil meralar üzerinde, baharın güneşi ve doğanın yeşili içerisinde karınları tok, yüzleri güleç bir şekilde günlerini geçiriyorlarmış. Günlerden bir gün bir kurt sürüsü, kuzuların diyarını keşif etmiş ve sürünün büyüklüğünden dolayı, kuzuları ürkütüp kaçırmak istememişler.
Kurt sürüsü düşünüp taşınmış, planlar yapmış ve ortak bir karara varmışlar. Kaleyi içeriden kuşatmak için içlerinden en küçük kurt yavrusunu köpek taklidi yaptırarak, kuzuların içerisine göndermişler. (Yüzyıllardın savaşlar hep böyle kazınılmadı mı?) Küçük kurt, tüm sevimli halini takınarak gitmiş kuzular diyarına. En sempatik hali ile yerlerde yuvarlanmış, gözlerini süzmüş, el etek öperek kendini sürüye kabul ettirmiş. (Varoluştan bu yana yalancı mağduru oynayanı severiz, acırız, kol kanat gerip sarmalarız?) Kuzular kurdu kendileri gibi görmüşler, kendilerinin bir parçası gibi kabul etmişler. Günler günleri, aylar ayları kovalamış, gel zaman git zaman bizim kurt yavrusu büyümüş. Tıpkı onlar gibi, onların bir parçası gibi büyüse de, içindeki kurtluk dürtüsü de onunla birlikte büyüyormuş. Kurt yavrusu yavaş yavaş planın ikinci bölümünü uygulamaya başlamış. Sürü içerisinde ikilik duygusu yaratarak önce küçük küçük kavgalara, daha sonra büyük bölünmelere yol açmış. Hedefe giden yol da gözünü hiç kırpmadan onlar gibi olan, onlar gibi davranan bir kurt yavrusu sizce ne kadar masum olabilir ki?.. O büyük kuzu sürüsü; günler içerisinde birer, ikişer, üçer, dörder, beşer… derken, bir çok gruba ayrılıp dağılmaya başlamışlar. (Birlik olmayınca, bütünlük korunur mu!) Kuzu sürüsü kendi dertleri ile uğraşırken dışarıda olanların, değişen şartların hiç birinin farkına varamamış. Bizim küçük kurt yavrusu her gruba gidip, sahte gözyaşları ile onlar için tek tek ağlıyormuş. Düşünün, “Kuzular için ağlayan kurt!” ne kadar içten, ne kadar samimi olabilir?..
Ve planın üçüncü ve son ayağı girmiş devreye. Kuzular diyarında birlik beraberliğin yok olduğu günlerde, küçük kurt yavrusu operasyon işaretini vermiş. Parçalanan gruplara, kurtlar tarafından saldırı başlatılmış. Günlerdir aç gezen kurt sürüsü, temkinli, kararlı, başlamışlar sürüden kuzuları birer birer avlayarak karınlarını doyurmaya.
Sürü bu, sürü psikolojisi hakim olduğu için dışarıdan gelen tehlike, kendilerine dokunmadığı zaman, gününü kurtarmayı kar saymış. O an kuzuların gelecek için uzun vadeli planları olmadığı için hesaplar günlüktü. Avlanan kendi olduğu an; kaybettiği değeri yaşatamadığı birlik olma kavramını anlar ama iş işten çoktan geçmiştir. Artık kuzular diyarı, kurtlarındır.
Siz bakmayın hiç çevremizdeki olaylara, gelişmelere(!). Dedik ya, Masal bu!..
Gökten üç elma düşmüş, bir tanesi anlatanın, bir tanesi dinleyenlerin, bir tanesi de masalın kahramanının olsun.
Sizin kahramanınız hangisi, kurt mu kuzu mu?
Yazar Birsen Tankaya Dinç - İstanbul
____________________________________________
TATİLDE NE NEREDE NEREYE? Tıklayın!..
www.marmarisbulten.com/Haberler/ne_nerede_nereye/
MÜŞTERİNİZ BİZDEN KAZANMAK SİZDEN!..
REKLAM TANITIM HABERLERİ tıklayın!
www.marmarisbulten.com/Haberler/Tanitim_Reklam_Haberleri/

![]() |
![]() |
Tarih: 12.06.2016 - 18:44 | Gönderen: Nevcihan Dinç
Tarih: 15.06.2016 - 14:23 | Gönderen: selçuk tankaya