




















Akıl tutulması yaşatıldığımız yeni bir güne daha, günaydın.
Çevremizde yaşanan olayları sorgulamayacağımız bir güne daha göz kırparken, üç maymunu oynayarak; görmüyor, duymuyor ve konuşmuyoruz. En çok ta, “Bana ne canım, benden başka kimse yok mu!..” diye düşünerek, günlerimizi geçiştiriyoruz. Sağdan soldan gelen komutlarla günlerini geçirmenin mutluluk olarak tariflendiği yıllar - günlerdeyiz.
Şimdi nerede o sorgulayan kişiler, nerede o yapılan yanlışı kabul etmeyen karakterler, nerede o geçmişin mirası insanlık değerlerini görebilen beyinler?..
Gözlerimi kapatıp bu insanları düşündüğümde, gözümün önünde asılı olan bu resmi hiçbir yere sığdıramıyorum. Yutkunamıyor, nefes alamıyorum. Kendimdeki yaşamsal değerleri sorgulayarak, “Bana dokunmayan yılan, bin yaşasın.” sözünü bin parçaya bölerek, yılanların önüne atıp yok etmek istiyorum.
Hani hep derler ya yaşam tiyatro sahnesi gibi. Sırası gelen sahnede rolünü oynayıp gidecek. Bu söze bakıyorum, günümüzde rollerin çoğu, figüratif olarak dağıtılmış. “Sen burada duracaksın, hey sen de burada susacaksın!.. Baksana beyaz saçlı adam sen de siz de giderayak el pençe başınızı sallayıp , önünüzden geçenleri selamlayacaksınız!..”
Bir kelimesi, bir cümlesi, bir haykırışı, bir gülüşü, hatta bir düşüncesi olmayan roller giydirilmiş bizlere, bu dönemde. Ya eskilerde, öylemiydi?.. Yakın tarihimiz Kurtuluş Savaşımız döneminde; Cumhuriyetimizin kuruluşunda hiç kimse hiç birimiz figüran olmamışız, neredeyse her birimiz ayrı ayrı başrolde oynamışız. Şimdiki kendini yönetmen sananların rol sandıkları, aslında o zamanlar, gerçek yaşam mücadelesiymiş. Taşıdıkları düşüncelerle; tüm güçlerini kullanarak sorgulayan, sorgulatan, konuşan rollermiş o zamanlar...
Şimdilerde yeniden düşünüyorum ve çevremde nefes alan, hareket eden, susan, yiyen, içen insanlara bakıyorum. Her şeye neden maydanoz oluyorum diye kendimi sorguluyor, garipliği acayipliği kendimde arıyorum. Verilen rolü kabullenemediğim için baş kaldırdığım için kendimle savaşıyorum. Bana ne diyemiyorum ama mahallenin delisi ben miyim diye diye, kendi kendimle savaşıyorum. Biliyorum ki benim gibi düşünen, benim gibi sorgulayan binlerce, yüzlerce, milyonlarca kendilerinin yaşam amacını bilen insanlar da var.
Dünya tarihine isimlerini altın harflerle yazdıranlar; yüreklerde yaşayan, mütevazı hakkı ve hakkaniyeti yaşatan, yaşadığı her günün getirisini yaşama katan iyi insanlar. Bunlar beyaz atlara binerek gidip dönmeyen kişilerdi. Çünkü bu insanlar kendileri gibi yaşamı sorgulayan çocuklarımızın, gençlerimizin ve bizlerin beyaz atlara binip bu yolda ilerleyip o değerlere sahip çıkacağımızı bildikleri için gözleri arkada kalmadan tarihe imza atan kişilerdi.
Her kişi; yaşadığı günü, yaşadığı ömrü ve yaşayacağı günleri kendi yaşam bakış ekseni çevresinde sürdürürken, her yeni güne daha bilinçli, daha aydın, daha sorgulayan, hakkı ve hakkaniyeti yaşamının odak noktası yapmaya çalışıp ve çevresinde bunları görebilmelidir.
Kısacası, sizlere zorla oynatılan bu figüratif rollerden sıyrılıp, ne zaman bu sessizliği bozacak, gerçekleri o çakma yönetmenlere, ne zaman bağıra çağıra haykıracaksınız?..
Yazar Birsen Tankaya Dinç - İstanbul
____________________________________________
TATİLDE NE NEREDE NEREYE? Tıklayın!..
www.marmarisbulten.com/Haberler/ne_nerede_nereye/
MÜŞTERİNİZ BİZDEN KAZANMAK SİZDEN!..
REKLAM TANITIM HABERLERİ tıklayın!
www.marmarisbulten.com/Haberler/Tanitim_Reklam_Haberleri/

![]() |
![]() |
Tarih: 26.06.2016 - 04:23 | Gönderen: sabahat erdem
Tarih: 26.06.2016 - 14:11 | Gönderen: selçuk tankaya
Tarih: 26.06.2016 - 11:49 | Gönderen: Nevcihan Dinç
Tarih: 26.06.2016 - 22:12 | Gönderen: Özcan Nazlıcan
Tarih: 27.06.2016 - 13:58 | Gönderen: Aysel Aykın