




















Terörün karanlık yüzünü iyice gösterdiği, ülkece acılara boğulduğumuz bugünlerde, daha çok ihtiyaç duyduğumuz tüm sağlıkçılarımıza şükranlarımızla.
Birçok meslek grubunda yeminle başlanır, göreve. Bazıları ettiği yemini daha kürsüden inerken, unutur. Yolu doğruluktan gidenler içinse ettikleri yemin, yaşamlarına da rehber olur.
“Hayatımı insanlık hizmetlerine adayacağıma, insan hayatına mutlak surette saygı göstereceğime ve bilgilerimi insanlık aleyhinde kullanmayacağıma, mesleğim dolayısıyla öğrendiğim sırları saklayacağıma, hocalarıma ve meslektaşlarıma saygı göstereceğime din, milliyet, cinsiyet, ırk ve parti farklarının görevimle vicdanım arasına girmesine izin vermeyeceğime, mesleğimi dürüstlük ve onurla yapacağıma, namusum ve şerefim üzerine yemin ederim!” Bu yemini bilen, hatırlayan var mı, hangi meslek grubuna aittir?..
…………..
Her yıl 14 Mart Tıp Bayramı kutlanırken, kürsüye çıkılır çalışanların sorunları dile getirilir. Günün anlam ve önemini anlatan konuşmalar yapılır. Orada olanlar tarafından ilk kez duyulmuş gibi alkışlanır. Gün içerisinde sağlıkçılara kutlama telefonları edilir. Akşamında yemekler düzenlenir ve gün biter. Sorunlar bir yıl sonra dile getirilmek üzere dosyalarla rafa kaldırılır. Hiçbir zaman, “Sorun odaklı bir Yaşama, Çözüm Odaklı” yanaşmıyoruz. Hep sorunu sorunla çözmeye çalışarak, sorunlar yumağı içerisinde, gözümüzü kulağımızı ve algımızı kapatıyoruz.
Yaşamda öyle anlar vardır ki, yaşam ve ölüm arası bir çizgidir. İşte tam o an, herkesin ilk aklına gelen, “Doktor yok mu? Doktooor? ” seslenişidir. O an bizi hayata tek tutunduracak kişidir doktor. “Ay ben istemem benim ihtiyacım olmaz.” diye bir lüksümüz yoktur. Hayata ilk gözlerimizi açarken yanı başımızda ilk kalp atışımızı duyan da onlar, yaşanılmış bir hayatın son nefesini ve son kalp atışını duyan da onlardır.
Sağlık grubu çalışanları, öyle kolay kolay yetişmiyor. Bir ülkenin gelişmişliğinin bir ölçüsü de, o ülkedeki hastaneler ve sunduğu imkanlardır. Sağlıkçılar, bilgileri becerileri ve hassasiyetle yüreklerini ortaya koyarak, canla başla insan yaşamı için tüm olanaklarını seferber ederler. Bir doktor yetiştirmenin ne kadar zor olduğunu, o mesleği ilke edinip okuyan ve onlara bu yolda destek olan anne ve babaları bilir. Mesleklerini icra ettikleri süre boyunca okuyup, yenilikleri takip edip sürdürebilmek, kolay mıdır sizce? Üniversitede 6 yıl okuyup, ardından branşını seçtin, mesleğe başladın derken toplamda 11 - 12 yıl bitivermiştir. Ardından mecburi hizmet… Artık doğup büyüdüğü belki de hayatının en güzel günlerinin geçirdiği yere dönmek, onlar için hayal olmuştur. Çalıştıkları hastane, poliklinik veya sağlık ocağı koşullarında günde ortalama kaç hastaya bakarlar, ayda kaç kez gece nöbeti tutarlar? Çalışma saatleri ve olanakları ne kadar gelişmiştir? Hizmet sürelerinde branşlarını geliştirmek için çalıştıkları kurumların desteği var mıdır?.. Günümüzde bu soruların cevapları hala muammadır.
Hasta gözüyle baktığımızda, doktorumuzun hastalığımızı anında anlayıp aynı gün iyileştirmesini bekleriz. Sohbet aralarında, “Doktor ne yaptı ki ağzını aç, öksür, al bu ilaçları dedi.” iki dakikada oldu bitti, deriz. Ama şu lafı da eksik etmeyiz, “Evde günlerce yattım, komşumun verdiği ilaçları içtim tık yok. Doktora gitmeyince ayağa kalkamıyorsun!” Aslında nedeni, hepimiz bir alternatif tıpçıyız(!)
Tatil için çıktığımız uzun uçak yolculuklarında, gittiğimiz birçok yerde, doktor olan eşimin hastalanan yolculara müdahale edip, saatlerce başlarını beklediği çok olmuştur. Hiçbir mecburiyeti olmamasına rağmen, insana verdiği değer ve mesleğine olan saygısından. Eşimin yere yığılan kişiye de, oturup yardım bekleyen kişilere de ilk yardım ekibi gelene kadar, ilk müdahaleyi yapıp başlarında beklediğine birçok kez şahit oldum. Doktorların, aynı hassasiyeti mesleklerini icra ederken hastalarından beklemeleri, çok mu abes sizce?
Ne yazık ki günümüzde sağlıkçılara uygulanan şiddeti ve maalesef ölümle sonuçlanan vakaları, gündelik haber gibi okur olduk…
Tüm sağlıkçılarımızın Tıp Bayramını kutluyor, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün sözlerini hatırlatıyor ve diyorum ki, “Beni de Türk Doktorlarına Emanet Edin!..”
Yazar Birsen Tankaya Dinç - İstanbul
____________________________________________
TATİLDE NE NEREDE NEREYE? Tıklayın!..
www.marmarisbulten.com/Haberler/ne_nerede_nereye/
MÜŞTERİNİZ BİZDEN KAZANMAK SİZDEN!..
REKLAM TANITIM HABERLERİ tıklayın!
www.marmarisbulten.com/Haberler/Tanitim_Reklam_Haberleri/

![]() |
![]() |
Tarih: 16.03.2016 - 00:05 | Gönderen: Nevcihan dinç
Tarih: 16.03.2016 - 16:22 | Gönderen: Soner İnal
Tarih: 16.03.2016 - 16:39 | Gönderen: Engin Kaleli
Tarih: 19.03.2016 - 16:45 | Gönderen: selçuk tankaya